09:00 Kahvaltı
Bak Hela Bak Yusuf Konak Kahvaltı Kültür Sarayı
Yılmaz Erdoğan bir şiirinde “Ben seninle bir gün Van da bir kahvaltı salonunda..”der. Hakikaten Kayserili için mantısı.,Urfalı için kebabı neyse Van için kahvaltısı da o.
Dediklerine göre çok eskiden işe gidecek olan erkekler sabah namazı için camiye gittikten sonra eve dönmez, kahvaltılarını çarşıda yaparlarmış. Derken bu giderek gelenekselleşmiş. Van’da bir kahvaltı salonuna adım attığınız anda oturduğunuz masa çabucak donatılıveriyor; Van’ın meşhur otlu peyniri, bir parmak kalınlığında süt kaymağı, yine kaymak kıvamında koyu bir cacık, bal, sahanda sucuklu yumurta, kaşar peyniri, beyaz peynir, zeytin, domates – salatalıkla hazırlanmış söğüş tabağı, keteler, pideler, murtağa ,kavut hepsi 5 dakika içinde hazırlanıyor.
Van’da otlarının yoğun biçimde bir araya geldiği en önemli yiyecek otlu peynir. Bu güzelim peynirde yaklaşık 60’a yakın bitki türü kullanılıyor ve bir peynirde bu otların en az 20- 25’i yer alıyor. Amacı ise, sindirimi kolaylaştırmak, insan sağlığına zararlı mikroorganizma faaliyetlerini frenlemek…
Saat henüz sabahın 8’i olsa da Bak Hele Bak Yusuf Konak Kahvaltı Kültür Sarayı, hep hınca hınç dolu. Bunun nedeni ise, Konağın sahibi Yusuf bey… Çünkü, o, ‘benim’ diyen ‘stand up’çıları aratmıyor ve bilmeceleri ile insanı sabah sabah , kelimenin tam anlamıyla ayıltıveriyor…Üstelik sorduğu bilmecelere doğru yanıt verirseniz hediye bile kazanıyorsunuz!
İlk gün zamanımızın çoğunu yollarda harcayacağınızdan ve yol üzerinde lokanta ve restoranların neredeyse hiç bulunmayışından dolayı öğle yemeği için bir sandviç hazırlayıp yanınızda taşımakta yarar var.
Adres: Van Belediye Sarayı Altı VAN-TÜRKİYE
Tel: 0 (432) 214 29 38
10:30 Hoşap Kalesi
Oldukça eski bir şehir olan Van’ın tarihi M.Ö. 40001i yıllara kadar uzanıyor. Bu şehir, Urartu Kralı tarafından Tuşba ismiyle kurulmuş. Zaten bu nedenle civarda, Urartulardan kalma bir sürü kale var. Daha sonra bu bölge, Hürri, Bizans, Selçuklu, İlhanlılar ve Osmanlılar’a kadar, bir dizi yönetim değişikliği geçirmiş, ve hepsi izlerini bu topraklarda bırakmışlar.
İşte bu izlerden geri kalanlardan en önemlisi Hoşap Kalesi… Kale Van şehir merkezine 60 km uzaklıkta Gürpınar ilçesinde yer alıyor. Van- Başkale yolu üzerinden gidiliyor.
Bir kartal yuvasını andıran kalenin, batıya bakan girişinden içeri girerken , özgün kapısının hiç bozulmayışı ve üzerindeki Farsça kitabe ile aslan kabartmaları insanın ilgisini çekiyor.
Osmanlı devletine bağlı Mahmudi Süleyman bey daha önceleri ufak bir Urartu kalesinin bulunduğu bu noktaya muhteşem ihtişamlı Hoşap kalesini inşa ettirmiş.O kadar çok beğenmiş ki, daha sonra bir benzerini inşa etmesin diye mimarının ellerini kestirmiş.
Kelime anlamı ’tatlı su’ olan Hoşap kalesi, sert bir yamaca konuşlanmış. Van’da kaya ile suyun birleştiği her mimari yapı gibi , bu kale de ayni adı taşıyan Hoşap suyunun sarp kayalıkları üzerinde yükselmekte…
NOT: Hoşap kalesi kışın inanılmaz rüzgar alıyor ve insan ‘donarak ölmenin’ ne anlama gelebileceğiniz şahsen tecrübe edebiliyor. O nedenle siz siz olun aman kışın, eldiven , şapka, atkı, termal içlik vs giymeyi veya yanınıza almayı sakın unutmayın!
14:30 Çay Molası
Hoşap kalesinin eteklerindeki ana yol üzerinde yan yana dizilmiş bir sürü çay evi var. Bunlardan birinde oturup çay içerken, daha önce hazırlamış olduğunuz sandviçinizi yiyebilirsiniz.
15:00 Vanadokya
Bugüne kadar Kapadokya’ya gitme fırsatınız olmadıysa hiç üzülmeyin. Van’da bu tadı yakalayabilmeniz mümkün.
Kapadokya’daki peribacaları oluşumları ile aynı özelliği göstermesi nedeniyle “Vanadokya” olarak anılan bölge, geleceğin önemli turizm merkezi olacak gibi görünüyor. Peri bacalarının, yarısı İran’da yarısı Türkiye’de bulunan Yiğit Dağı volkanının ürettiği püskürme kayaçlarının aşınmaları sonucu ortaya çıktkları düşünülüyor. Burası, özellikle arkeolojik anlamda 30 – 40 yıl önce keşfedilen bakir bir bölge. Araştırmalara göre yukarda ki kayaların üstünde orta çağ dönemine ait bir kale var ve bu kalenin altında tüneller olduğu fark edilmiş. Ayrıca bu tünellerin dışında kayalara oyulmuş ufak odalar da var. Bu odaların dini amaçla inziva odaları olarak kullanıldığı düşünülüyor.
Vanadokya’da gezerken gözlerinizi peri bacalarından alamıyorsunuz. Bu köyde doğup büyen çocuklar için ise olağan bir manzara. Alışmışlar ve burayı ziyaret edenlerin neden bu kadar şaşırdığını anlamıyorlar. Vanadokya, çocuklar arasında kendi oyunlarını da yaratmalarına vesile olmuş Hepsi burayı Cüneyt Arkın’ın başrolde oynadığı ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ filmindeki mekana benzettikleri için habire ‘dünyayı kurtaran adam’ oyunu oynuyorlar…
2. Gün

10:00 Van Gölü Gezisi
İlkokulda bize Van Gölünde hiçbir canlı yaşamaz diye öğretildi. İlkokul kitaplarındaki o cümleyi açıyorsunuz keçeli bir kalemle üzerini siliyorsunuz.Çünkü Van gölünde uzun yıllardır inci kefali yetişiyor ve avcılığı yapılıyor. Van gölünün kenarında yer alan balıkçı teknelerinin kaptanlarıyla anlaşıp, hem tekne gezintisi yapabilir hem de bir yandan balık avlayabilirsiniz.
Van Gölü’nün tuzlu ve yüksek derecede sodalı sularında yaşayabilen bir balık türü olan inci kefali aslında adı kefal olmasına rağmen, sazangillerin bir üyesi… Son yıllara kadar varlığından, göl çevresindeki insanlar ve bazı bilim insanları dışında kimse haberdar değildi. Çünkü o, iç sularımızda bulunan onlarca türden sadece birisiydi. Halen birçok coğrafya, zooloji ve balık sistematiği kitaplarında, Van Gölü’nde yaşamadığı, sadece akarsuların göle dökülen kısımlarında yaşadığı iddia edilir. Van Gölü sularının taşmasıyla, efsane canavarıyla sık sık gündeme geldi ama, balığı ile ancak yeni yeni duyulmaya başlandı.
Van Gölü’nün sadece balığı değil, göl üstündeki tekneleri de oldukça farklı… Köy halkının dediğine göre ,tekneler göl çevresindeki 4 adet tekne ustası tarafından yapılıyormuş.. Eskiden ustalar, tecrübelerine dayanarak, balıkçının elinde var olan paraya göre malzeme kalitesi değişebilen tekneler yapıyorlarmış.. Şimdilerde ise Van Gölü’nün özelliklerine ve balıkçıların taleplerine uygun Tip Tekne Projesi geliştirilmiş ve kullanılmaya başlanmış…
12:30 Öğle Yemeği
Tekneyle Akdamar adasına vardıysanız, yemek zamanı gelmiş demektir.Tekneyi hemen yanaştırmayın. Adanın manzarasının eşliğinde, az önce avladığınız inci kefallerini teknedeki mangalda bir güzel ızgara yapıp yiyin. Aslında bu balık, tuzlanmış halde saklandığı gibi tandırda ya da fırında da pişirilip yeniyor. Ancak klasik pişiriliş biçimi, balığın içi ayıklanmadan, olduğu gibi ızgara edilmesi… İnci kefali, tabakta karnının üstüne oturtuluyor ve balığın eti sırtından bıçakla iki yana doğru kılçıklardan sıyrılarak açılıyor. Bu şekilde balığın iç organları, onları kavrayan ince karın kılçıkları ve sırt kılçığı yerinde kalırken, yenilebilir fileto hiç kılçıksız tabağa devriliyor.
13:00 Akdamar
Buranın çok çok duygusal ve güzel bir hikaye var.Dediklerine göre bu odada baş keşiş ve güzel kızı Tamara yaşarmış.Bir gün, civar köylerde çobanlık yapan bir Müslüman genç Tamara’ya aşık olmuş.Onunla buluşmak için her gece bu adaya yüzmeye başlamış. Tamara ise yanında bir fenerle kıyıda beklermiş ki , genç erkek onun nerede olduğunu anlasın .Ama baş keşişin bundan haberi olmuş ve bir gün fenerle çok fırtınalı bir havada kıyıya inmiş ve devamlı yer değiştirmiş.Genç de Tamara’ya ulaşacağım diye yüzmüş durmuş, yorgun düşünce de boğulup ölmüş.Ama ölmeden önce son nefesinde “ah Tamara” diye bağırmış .Bunu duyan Tamara gölün kenarına gelmiş sevdiği gencin öldüğünü anlayınca o da kendini gölün sularına bırakmış.Ve iki sevgili ölümde buluşmuşlar.O zamandan bu zamana “ah Tamara” ismi Akdamar olarak değişmiş ve adını bu adaya vermiş.Yalnız adadaki hikayeler bu kadarla sınırlı kalmıyor çünkü adadaki kilisenin dış kabartma yüzeylerinde, yaklaşık 600 tane kabartma var ve bu haliyle de dünyadaki en önemli 3 kiliseden biri…
Küçük bir adada uzaktan bile görülebilen bir ihtişama sahip Akdamar kilisesi heybeti ve kabartmalarıyla Doğu- Hıristiyan mimari sanatının göz bebeği…
Adanın güney doğusuna kurulmuş olan kilise, Kutsal Haç adına Vaspurakan Kralı I. Gagik tarafından 915- 921 yıları arasında Keşiş Manuel’e yaptırılmış. İlk yapıldığında saray kilisesi olan yapı, sonradan 1113 tarihinde manastır kilisesine dönüştürülmüş ve en nihayetinde.1895 yılına kadar yöredeki Ermeni Patrikliğinin merkezi olmuş…Bugün ise ziyaretçileri kendine hayran bırakan, tarihin önemli bir tanığı durumunda…
3. Gün

10:00 Muradiye Şelalesi
Muradiye Şelalesi yörenin en önemli şelalelerinden biri. Ancak araba ile geçerken , sapağı kaçırabilmek mümkün, o nedenle çok dikkatli olmak lazım. Eğer tabelanın olmadığı son sapağı kaçırmak istemiyorsanız, o zaman pencerenizi biraz aralamanız yeterli. Şelalenin sesi size rehberlik edecek, ve doğru yolda olduğunuzu işaret edecektir…
Muradiye Şelalesini görebilmenin en iyi yönü Bendimahi çayının üzerindeki asma köprüde durmak. Ancak asma köprüye dikkat çünkü üzerine bindiğiniz anda kendinizi ata binmiş hissediyorsunuz.Sallanıp duruyor.Normalde şelale deyince insanın aklına ne gelir?Doğada yukarıdan aşağıya doğru akan bir su.Oysa sadece şelalenin nasıl göründüğü değil nasıl duyulduğu da önemlidir.Eğer doğanın ihtişamını duymak istiyorsanız Muradiye Şelalesi bunun için birebir.
Nerede Kalınır

Tamara Otel
Odalarda uydu yayınlı televizyon, telefon, mini bar, internet bağlantısı, dijital kasa, küvet, saç kurutma makinesi, banyo ve telefon bulunuyor. Şehrin en lüks spa’sının burada olması nedeniyle de Van’ın en keyifli otellerinden biri…
Adres: Kazım Karabekir Cad. Bahçıvan Mah. Yüzbaşıoğlu Sok. No:1 VAN
Tel: 0 (432) 214 32 96
Merit Sahmaran Otel
Van Gölü’nün kenarında kurulan Merit Sahmaran Otel’de günesin ilk ışıklarının vurusunu ve günbatımını hayranlıkla izleyebilirsiniz. Van hava alanına 6 km, şehir merkezine 12 km uzaklıkta olan otel, ücretsiz servis olanağıyla simdi her yere çok daha yakın. Ancak internete odanızdan bağlanmak sizin için çok önemliyse, otele önceden telefon edip, zaman zaman yaşanan internet kesintileri sorunun çözülüp çözülmediğini mutlaka sorun.
Adres: Yeniköy Mevkii 12.Km 65170 Edremit / VAN
Tel: 0432 312 30 60