vekil cami 3

Aşıklar Ve Çiçekler Şehri: Şiraz​

İran’ın en güzel diye bilinen kenti Şiraz, insanın İran ile ilgili tüm önyargılarını silip atan bir yer. Yollar tertemiz, her yer gül bahçeleri ile donatılmış, kendinizi müthiş güvende hissediyorsunuz  (tek başına bir kadın olarak dolaşıyor olsanız bile) , insanları güler yüzlü ve bir o kadar da sıcak kanlı ama saygılı.

 

Yılanvari bir nehir, üçgen bir dağ, ve arkasından doğan bir güneş. İnsan buranın gerçek olduğuna inanmakta zorlanıyor…

 

Büyülenmiş bir şekilde etrafınızdaki güzelliklere bakarak gezerken, bu güzelliklerden birinin de şehrin kadınları olduğunu fark ediyorsunuz. O kadar gizemli ve manalı bir güzellikleri var ki… Şehrin geri kalan güzelliklerine uyum sağlamış gibiler. Şiraz İran’ın geri kalan şehirleri tarafından da ‘en güzel’ olarak seçilmiş. Bunun nedeni biraz da, şehrin her yerine yayılmış görebileceğiniz çiçek bahçeleri…

 

İREM BAĞLARI:

 

Şiraz’daki ilk durağımız İrem Bağları. Burası olağanüstü güzellikte otantik bir  bahçe.  Kafanızı nereye çevirseniz yeşilin her tonunda sayısız ağaç ve rengarenk çiçekler görüyorsunuz. Bahçeleri gezmeye başlayalı sadece 5 dakika olmuşken bile, Istanbul’dan getirdiğim ve omzumda hissedebildiğim ağırlığın yavaş yavaş hafiflediğini hissedebiliyorum. Rüzgar ağaç ve  çiçek yapraklarının arasından süzülüp size ulaşırken, fısıltıyı andıran bir ses çıkarıyor. Ve sanki aynı şeyi kulağınıza fısıldayıp duruyor; ‘Dertler geride kaldı, şimdi artık huzur zamanı’…

 

Ayrıca içerisinde bir havuz, küçük bir yapay göl ve  bir köşk yer alıyor. Kacarlar zamanında İlhanlı Muhammed Ghori isimli hükümdarın emriyle yapılmış olan bu bahçedeki köşk, dönemin önemli bir mimarı olan Üstad Muhammed Hassan tarafından yapılmış. Burnuma devamlı lavanta kokuları geliyor… Sanki parfüm sıkmış görünmez bir kadın ha bire etrafımızda dolaşıyor. Oysa bahçenin doğal kokusu bu… Rehberimiz ısrarla bana bir ağaç gösteriyor.  Nedenini sonra anlıyorum. Burada yer alan, ve Şiraz’da yetişen bir tür servi ağacı olan Servinaz,  Şiraz’lıların adeta gururu. Nadir olan, değer buluyor…

Ali İbn-i Hamza Türbesi

türbe-min

İrem Bağlarını gezdikten sonra bu defa aynadan çiçeklerin yer aldığı bir mekana, yani Ali İbn-i Hamza’nın türbesine gidiyoruz. Şiraz’daki cami ve türbelerin kubbeleri, sanki Aleaddin’in Sihirli Lambası öyküsünün bir platosu gibi. Masalsı şekli ve üstündeki çini işlemleri, şehre büyülü ve mistik bir hava vermiş. Çinilerdek turkuvaz renginin hakimiyeti ise şehrin geri kalanı ile uyum içinde…İnsan burada  sürekli fotoğraf makinesinin denklanşörüne basıyor.

 

Bu türbenin iç duvarları milyonlarca küçük ayna ile mozaik şeklinde işlenmiş. İçeri zorlukla giren ufacık bir ışık kaynağının bile binlerce ayna üzerinde değişik şekillerde yansıması insanın ağzını açık bırakıyor.Daha önce gördüğüm hiçbir türbeye ya da camiye benzemiyor. Kadın ve erkek girişleri ayrı. Kadın ziyaretçilerin ise  siyah çarşaf giymeleri şart. Çarşafı olmayanlara girişteki bölümde emanet olarak veriliyor.

Vekil Cami

İhtişam’ın Meydan Larousse’taki karşılığı Vekil Cami olabilirmiş. 18.yüzyılda,  Zend Hanedanından Kerim Han tarafından yapılmış olan bu camiye girerken kafamı farkında  olmadan 45 derece geriye yatırmışım. Giriş kapısının tavanındaki çiçek desenli çini işlemelerden insan gözünü kolay kolay alamıyor. Caminin mihrab bölümü fotoğraf çekmeyi sevenler için kaçırılmaması gereken bir bölüm. Tamamen mozaik işlenmiş ve her biri tek parça taştan kesilmiş 48 sütunla desteklenmiş bir kubbenin altında yer alıyor. İçeride açık havada yer alan ince uzun havuz ise ortama bambaşka bir hava katmış.

Vekil Pazarı

DSC_0954-min

Vekil caminin hemen yanında Vekil Pazarı’na girişlerinden biri yer alıyor. Belki de en önemlisi… Çünkü bu girişin sağında ve solunda İran’ın meşhur halıları ve özellikle de ipekten yapılmış olanları satılıyor. Pazarlık burada pek işlemiyor. En fazla 10 – 20 dolar iniyorlar. Her ne kadar ‘Ben turist değilim, 5 yıldır Tahran’da yaşıyorum  Bana turist fiyatı verme, bilirim ben bu coğrafyayı’ deyip, elimi de ‘geç bunları geç’ gibilerinden çevirdiysem de, kim bilir belki de gerçekten fiyatların doğru olmasından, belki de oyunculuğumun pek parlak olmayışından dolayı, öyle aman aman bir indirim alamadım. Vekil Pazarı,mimarisi itibariyle bazı açılardan  bizim Kapalıçarşı’ya çok benziyor.Diğer kaçırılmaması gereken  ilginç parçalar, üstünde  18.yüzyıl Şahı  Shah Nasr al-Din Shah Qajar’ın resminin yer aldığı çay bardakları, ve sedef kakmalı tavlalar. Burada gezmenin en keyifli yanı ise kimse size seslenmiyor, ‘madam madam’ diye rahatsız etmiyor, sessiz ve huzurlu bir şekilde alışveriş ediyorsunuz. Vekil Pazarının labirenti andıran ince sokaklarında gezerken karşınıza ‘falude’ ciler çıkıyor. Nişastanın gül suyuna batırılmış, ardından dondurulmuş hali. Üzerine limon suyu da sıkılınca, insanı tadıyla hem cezbeden (biraz da daha önce tattığım hiçbir şeye benzememesi nedeniyle) hem de serinleten bir tatlı.

Hafız’ın Türbesi

hafız türbe-min

Şiraz’a şehrine  ruhunu, 14. yüzyılda yaşamış olan, Fars dili ve edebiyatının büyük sanatçısı Hafız veriyor.  Aşk’ı en güzel anlatan şairlerden biri olan Hafız, bu coğrafyada yaşayan herkesi şiirleri ile etkisi altına almış ve hala almakta. Goethe’nin en büyük hayranlarından biri olduğu Hafız’ın şiirlerinden ezbere alıntı yapamayan İran’lıya insan gözü ile bakılmıyor adeta… Şiir, Şiraz’ın ve gündelik yaşamın bir parçası olmuş. 

 

Asıl adı Şemseddin Muhammed olan Hafız’ı herkes şair olarak biliyor. Genelde  hafızlığı unutuluyor. Fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, ancak iyi bir medrese eğitimi almış. Kuran-ı Kerim’i 14 farklı şekilde okuyabilecek  kadar kıraat ilmine vakıf oluyor.O eşsiz kıraatı ile okuyunca, insanların kalbine dokunuyor, insanlar mest oluyor ve çok etkileniyorlar.Uslubü ile Fars edebiyatını derinden etkiliyor.Fars dilinin en güzel beyitlerine imza atarak gönüllerde taht kuruyor ve o beyitler nesilden nesile aktarılarak bugünlere kadar geliyor ve insanların duygularını titretmeye devam ediyor.

 

Şiraz’a bağlılığı ile ünlü  Hafız, burada gömülmek istemiş ve  gömüldüğü yer daha sonra türbeye çevrilmiş. Hafız’ın mezar taşında şiirlerinden biri işlenmiş.

 

Hafız’ın türbesi, geniş bir bahçe içinde iki havuzla süslü, huzurlu ve çok etkileyici bir mekan.Burada Hafız’ın şiirleri her daim bir hoparlörden ziyaretçilerine okunuyor. Burası aynı zamanda Şiraz’lıların sosyalleştiği, hava almak için geldikleri, birbirleri ile sohbet ettikleri bir yer. Burada gördüğünüz yüzlerin asık oluşu tesadüf değil çünkü buraya gelenlerin çoğu aşk derdinden muzdarip, sevgililerinden ayrılan kalbi kırıklar burada buluşuyor dertlerini burada paylaşıyorlar. Burada tanıştığım 22 yaşındaki Aydan’da onlardan biri… Adını söyledikten ve İran’lı erkeklerinin çoğunun tersine elimi sıktıktan sonra hemen başlıyor anlatmaya… Kız arkadaşı onu sıkıcı bulduğunu söyleyerek terk etmiş. Aydan hiç iyileşmeyeceğini zannediyor. Ben ise ona daha genç olduğunu, unutacağını  ve defalarca aşık olacağını söylüyorum. Biliyorum bana inanmıyor. Ben de ona hak veriyorum, ne de olsa onun yaşındayken ben de aynı şekilde düşünüyorum. ‘Beni ancak Hafız anlar’ diyor ve Hafız’ın hoparlörden yayılan şiirlerini dinlemeye koyuluyor.

 

Persepolis

persepolis-min

Şiraz’a gelip te Persepolis’e gitmemek, Mısır’a gidip piramitleri görmeden dönmek gibi bir şey…Pers İmparatorluğu’nun başkenti olan  Persepolis, M.Ö. 6. yüzyıl sonlarına doğru Pers Kralı Darius tarafından kurulmuş. Şiraz’a sadece 60 km mesafede olan antik kentte, bugüne kadar kalmış o kadar güzel ayrıntılar var ki, insan bu kenti gözünde yüzyıllar önceki haliyle canlandırabiliyor. Persepolis Antik Kenti, Rahmet Dağı isimli bir tepeye arkasını yaslamış durumda kurulmuş. Kente giriş kapısı, merdivenli bir girişle “Tüm Milletlerin Giriş Kapısı” diye adlandırılan kısma çıkıyor. Bir antik şehri gözümde canlandırmak için oranın yaşantısı ve geleneklerine dair detaylar hep çok hoşuma gittiğinden bunlardan bazılarını sizinle paylaşmak isterim. Tüm Milletlerin Kapısından geçmeden önce önemli ziyaretçilerin gelişi borular çalınarak buradan duyuruluyordu.

Girişin iki tarafına kralın gücünü temsil eden dev boyutlarda boğa heykelleri yerleştirilmişti. Persepolis’te bulunan en büyük kalıntı ise ‘100 Sütünlü Saray’. 100 Sütunlu Saraya iki boğa heykelinin arasından giriliyordu. Kral, tütsülerle çevrili bir durumda oturup, etrafında bakanlarıyla beklerken, kendisine getirilen hediyeler, bir sonraki delegasyon gelmeden önce güney kapısından çıkartılarak hazineye götürülürdü.

 

Bugün taşların üzerinde tüm detaylarıyla yer alan ve o zamanki yaşama dair ipuçları veren kabartmalar burayı ziyaret eden turistleri hayran bırakıyor.

Nasıl Gidilir

THY’nın, İran’ın en güzel kenti, Fars eyaletinin başkenti olan  Şiraz’a uçmaya başlaması ve vizeye gerek duyulamaması, bir Türk gezgini için rüya olsa gerek! Eskiden Istanbul’dan Şiraz’a gitmek için 10 saat yolculuk etmek gerekiyordu. Bu süre aşağı yukarı 3 saatlik bir süreye inince, işin içinde vize çilesi de ortadan kalkınca 3 günlük kolay gidip gelinesi bir kaçamak rotası daha ortaya çıkmıştı işte… Bize de gidip, keşfetmek kalmıştı. Haftada 4 gün olarak gerçekleştirilen uçuşlar yaklaşık 3.5 saat sürüyor. İstanbul’dan Şiraz’a gidiş dönüş bilet ücreti tüm vergiler dahil  fiyat ise 280 Euro.

Nerede Yenir

Sufi Retaurant’ın mezeleri ve yemekleri harika. Her daim günün hangi saatinde olursa olsun canlı müzik var. Ortam ve İran’a has dekorasyon ise çok keyifli.

 

Adres: Afif Abad Cad, Sitareya Fars Alışveriş Merkezi

 

Tel: +98 711 626 15 73

Nerede Kalınır

Chamran Grand Hotel, merkeze yakın oluşu, temizliği , hizmeti ve tüm ihtiyaçlara cevap veriyor. Birden fazla restoranıyla da damak zevkinize uygun bir seçim yapmanız mümkün.

 

Adres: Chamran Blv. Shiraz

 

Tel: 98 (711) 6271218, 6289494

Geziden Notlar

  • İran’a gidecek yabancı uyruklu kadınların başlarını örtmeleri gerekiyor. Ama İran, başörtüsünün saçların bir kısmını göstermesi konusunda eskisi kadar sıkı değil. Bu durum sadece yabancı uyruklu kadınlar için geçerli değil üstelik. İran’lı kadınlar için de, saçlarını örterken, saçlarının sağdan soldan çıkması artık sorun değil.

  • Sokakta konuştuğunuz herkes, İran’ın imajının dışarıda çok daha farklı algılandığını söylüyor. ‘Bakın sokaklarda sevgililer el ele bile gezebiliyorlar’ diyorlar.

  • Birçok Şiraz’lının elinde Hafız’ın fal kitabı olan “Faal-e Hafiz” ile dolaştığını ve açtıkları fallarla gelecekte neler olacağını bulmaya çalıştıklarını göreceksiniz. İranlılar, Hafız’ın şiirlerinin bulunduğu fal kitabından rastgele bir sayfa seçerek orada yazılanların kendi gelecekleri hakkında işaretler taşıdığına inanıyorlar. Aynı şey muhabbet kuşlarının seçtikleri kağıtlarla açılan fallar içinde geçerli…

  • Restoranların çoğunda canlı müzik var. Öğlen bile olsa… En sık duyacağınız parçalar ise size oldukça tanıdık gelecektir çünkü İbrahim Tatlıses burada da bir fenomen!

  • İran’da ‘taarruf’ geleneği var. Yani bir restorana gittiğiniz ya da bir yerde alışveriş yaptığınız zaman para uzattığınızda, karşınızdaki size ‘kabil nedanet’ yani ‘gerek yok’ diyecektir. Buna güvenip de sakın para vermeden ayrılmayın. Bu sadece nezaket gereği kurulan bir cümle!!!

  • Restoranlarda genelde hep aynı yemek seçenekleri sunuluyor. Yağsız ya da safranlı pilav, ve ızgara et veya tavuk…İran’ın geleneksel yemekleri de var elbet. Mesela Abgoşd; Güveç kabında patates, et, nohut ve baharatların bir arada pişirilmesi ile yapılıyor. Ama her yerde bulunmuyor…Tatlı gelenekleri ise yok. Genelde tatlı yerine İran hurması ikram ediyorlar. İlle de tatlı isterim diye tutturursanız o zaman tek seçenek ‘jöle’.

  • İran kadınları güzelliklerine çok düşkünler. Her 10 kadından birinin burnunda bandaj vardı. Estetik ameliyat burada çok olağan. Kozmetiğe en düşkün dünyadaki 3. ülke olarak şaşırtıcı bir yer edinmişler. İranlı kadınlar örtünmek zorunda oldukları için sadece yüzlerini gösterebildiklerinden çok makyaj yapıyorlar. Türk kadınlarını ise bu nedenle çok bakımsız buluyorlar. İnsan Şiraz kadınlarını görünce hemen en yakın dükkana gidip sürme satın almak istiyor…

Comments are closed.