Karlstejn 1

Çek Cumhuriyet’inin Kaleleri

‘Evim benim kalemdir’.Özellikle de batıda yaşayan erkeklerin, aileleri ve evleri için sık sık kullandıkları ve orada korunaklı hissettiklerini ifade eden hoş bir sözdür. Evlerinden, eşlerinden ve çocuklarından aldıkları manevi gücü ifade eden, üç kelime ile paragraflar sürecek bir mutluluğu anlatabilecek bir deyim. Oysa Krallar biraz daha şanslıydı belki de. Onlar bu söylemi tam tersine çevirebiliyorlardı. ‘Kalem benim evimdir!!!’ 

 

Çek Cumhuriyeti’ndeki Kralların yaşadıkları bu şato ve kaleleri gördüğünüz zaman etkilenmemeye imkân yok. Üstelik bu ihtişam tek bir sayıyla sınırlı değil: Kralın kışlık şatosu, yazlık şatosu, av şatosu … Liste uzayıp gidebiliyor…

 

Muhteşem ve özellikle bazıları Gotik mimariyle bağlı kalınarak yapılan etkileyici mimarilerinin yanı sıra, içlerinde bulundukları doğanın güzelliği ise öyle huzur verici ki…

 

Çek Cumhuriyeti’ndeki bu devasa şatoları görünce 3 oda bir salon evinizin bir kale olduğunu iddia etmeye devam eder misiniz bilemem. Ama Kralların, saray entrikaları başta olmak üzere bu şatolarda yaşarken ödedikleri bedellerin büyük olduğunu da eklemek lazım…

Prag Kalesi

Prag Kalesi 2-min

Prag kalesini gezmek öyle kolay değil. Kaleye girmenin zorluğu, soğuk hava, kuyruk ya da buna benzer nedenlerden değil. Prag kalesine girişte yer alan Kraliyet bahçeleri o kadar muhteşem ve huzurlu ki… Kaleyi gezmeden önce yaklaşık 2 saatimi bu bahçelerde gezinerek geçiriyorum. Kimi zaman sırtımı bir ağaca yaslıyorum, kimi zaman dar patikalarda yürüyorum, ağaçlardaki kuşların seslerini dinliyorum, bazen de etrafı süsleyen farklı renklerdeki çiçeklerden gözlerimi alamıyorum. Üstelik tek başına da değilim. Benim gibi kaleyi yüzlerinde ‘huşu’ ifadesi ile gezen Washington’lu bir çifte rastlıyorum. Saati soruyorum. Kalenin kapanmasına sadece 1 saat kalmış.

 

“Eyvah ben kaleye gidiyorum, Siz de geliyor musunuz?’ diye soruyorum.

 

Onlar çok mutlu. Belli ki Kraliyet bahçelerinde aradıklarını bulmuşlar…

 

“Sen git, Biz burada mutluyuz” diyorlar.

Büyülü bir Kale...

Prag kalesi 3-min

İnsan hakları’nın sözlüklerdeki yerini almadığı günlerden kalan işkence alışkanlığı, Prag kalesinde halen hüküm sürmekte… Kırbaç ya da dayakla değil. Üstelik işkenceye uğrayanlar Kale’nin nöbetçileri. Mavi beyaz kulübelerinde ayakta dikilmiş , ifadesiz bir şekilde, sırtlarında, tüfekleri bekliyorlar. 

 

“Haydi Gül haydi gül, Aha bak galiba güldü”

 

14-15 yaşlarındaki iki ergen, bir takım soytarılıklar yaparak jilet gibi duran bu iki gardiyanı güldürmeye çalışıyorlar. Gardiyanların acı çektiği belli.  Ancak biri bu gençlere bu nöbetçilerin gülmekten çok dayak atmayı tercih edebileceklerini söylemeli.

 

Gerçi geçmişe dönüldüğünde yine rahatları yerinde. ..Her tarihi mekanı gezerken yaptığım gibi zaman bir yolculuk yapmaya karar veriyorum.

Geçmişe Bir Yolculuk...

Prag Kalesi A-min

‘Nöbetçiler, Nöbetçiler’ diye bağıran bir Kral ve vakit kaybetmedem aldıkları emir doğrultusunda heyecan ve korkuyla koşturan gardiyanlar… 

 

Daha çok 14. yüzyılın efsanevi Kralı 4. Charles ile anılan Kale, tek bir binadan oluşmuyor. Kale topraklarına girdiğiniz anda sizi dar bir sokak ve etrafında katedral olsun, bugünlerde Cumhurbaşkanlığı sarayı ve rezidansı olarak kullanılan binalar olsun,  karşınıza adeta korunaklı yepyeni bir şehir çıkıyor. Barok, gotik , geleneksel tarzların hepsinin uyum içinde bir arada bulunduğu bir kale…Beni en büyüleyen bina ise Gotik bir yapı olan ve yapımının 600 yıl sürdüğü söylenen St Vitus katedrali.

 

Kale sadece gözlere değil , kulaklara da hitap etmeyi başarıyor.  Kale duvarları içinde organize edilen ‘Geleneksel Kale Klasik konserleri’ Vivaldi, Mozart ve Dvorjak ayağınıza getiriyor…Tarihe adeta bir yolculuk yapmanızı sağlıyor.

Konopiste

konopiste-min

 13. yüzyıldan kalma Konopiste Kalesi kadar Konopiste’ye giden yol da ilginç. Otobüsle Prag’dan çıkalı daha 15 dakika bile olmamışken kendimi bir anda İngiltere’nin kır evlerine giden yemyeşil yolları andıran bir yolda buluyorum. Yolun kenarında gördüğüm köy evlerini ve içindeki yaşantıyı deli gibi merak ediyorum. Ama otobüs şoförüne gidip durmasını isteyecek cesareti bulamıyorum. Oysa benimle birlikte seyahat eden tüm turistlerin aynı şeyi düşündüğüne eminim. Konopiste Kale’sine vardığımızda, kaleye çıkan yokuş yol hiç birimizi yormuyor. Birbirlerine sarılarak, tüneli andıran bir giriş sağlayan, sağlı sollu bir şekilde patikanın kenarına dizilmiş ağaçların bu oyunu hepimizi hipnotize etmiş durumda adeta. Kaleye vardığımızda hepimizi 20 kişilik gruplar halinde kalenin içine alıyorlar. Güvenlik nedeniyle her kapı kilitli… Bir odadan diğerine girmek için arkadaki kapının kilidi kapanıyor, bir sonraki odanın kilidi açılıyor. Kale’nin en etkilendiğim odası ise Kral’ın kabul odası. Aslında bakıldığında, sanat eserlerinin, tabloların ve tavan süslemelerinin bulunduğu diğer odalara oranla oldukça gösterişsiz. Ama ilginç olan Kral’ın, huzuruna kabul ettiği misafirlerine üstünlük ve etkileyicilik sağlamak için kullandığı yöntem. Oda’da uzunlamasına iki pencere yer alıyor. Ve hemen ortasında ince uzun bir sandalye yer alıyor. Kral işte bu sandalyede oturuyormuş. Arkadan gelen ışıktan dolayı yüzü seçilemediği gibi, Kral’a mistik ve hafif korkutucu bir hava veriyor. İnsan değilmişçesine… Kral bu şekilde kaç kişiyi etkilemeyi başarmıştır bilemem ama benim şu an tek düşündüğüm vücudumu etkileyen soğuk. Belki de Kral’ın dişleri soğuktan zangırdıyordu ve amaç bunun fark edilmesini önlemekti…Kimbilir…Ne de olsa bir Kralın karizması her şeyin üzerinde olmalı…

 

Kamyk Kalesi

kamyk A-min
Prag’daki diğer kalelerle karşılaştırıldığında, şanssız ve kadersiz diye adlandırabilecek bir yapı olan Kamyk’e gelme nedeni sadece Kale’nin kalıntılarını görmek değil, aynı zamanda tarihi dokusunu koruyan Vltavou köyünü de ziyaret etmek olabilir. Kamyk’teki kaleden geriye kalan taştan yıkılmış duvarlar insanı biraz hüzünlendirirken, Prag’ın diğer ihtişamlı kalelerinin yanında farkında lığını yine bu yıkılmışlığı sayesinde koruyor aslında. Hiç renove edilmemiş ve 17. yüzyıldan bu yana terk edilmiş olan kale yine de her şeye rağmen ziyarete değer…

Karlstejn Kalesi

kost kalesi 4-min

Vitrinde beğendiği oyuncağı isteyen ve bıkmadan usanmadan annesine bunu tekrar eden çocuklar gibiydim. Parmağımla kaldığım otelin resepsiyon masasının üzerinde duran broşürdeki resme ‘tık tık tık tık’ diye devamlı olarak işaret ediyor ve bozulmuş plak gibi ‘ben buraya gitmek istiyorum, ben buraya gitmek istiyorum’ diyordum. Çek Cumhuriyeti’ndeki son günümdü ve tüm turlar çok tan sabah erkenden yola çıkmıştı ama kararlıydım. Vazgeçmedim üstelik saat 16:45 te kalkacak uçağıma rağmen.

 

‘tık tık tık tık’

 

Resepsiyoncunun benden hafif korkmaya başladığını ve her an kapıdan, ellerinde kolları normalden uzun beyaz bir gömlekle gelebilecek iki sağlık görevlisinin belireceği endişesine rağmen elimi bu fotoğrafın üzerinden çekemiyordum.

 

Bir erkeğin Anjelina Jolie’nin resmini ilk defa gördüğündeki yaşayabileceklerini, Karlstejn şatosunun resmini gördüğümde yaşamıştım. Çok şükür birkaç telefondan sonra, beni kaleye özel olarak götürebilecek bir arabanın varlığını keşfettik ve kendimi yollarda buldum.

 

Gotik bir yapı olan Karlstejn şatosu aslında idari bir yapıdan çok Krallık hazinelerinin ve mücevherlerinin tutulabileceği bir depo-kasa  mantığıyla kurulmuş.

 

Kalenin, ‘Chapel of the Holy Rood‘ bölümünün tavan ve duvarların yer alan ve küçük değerli taşlar ve camlarla süslenen oda ise yıldızlı bir geceyi andırması amacıyla yapılmış ve bence de bu ayrıntıyla kalenin en çok görülmesi gereken yeri olarak öne çıkıyor.

Kost Kalesi

Kost-min

ral’a ait olmayan kalelerden biri olan ve Trapezod şeklindeki Kost kalesi sadece kaleyi gezmenizi değil aynı zamanda, zamanda bir yolculuk da yapmanızı sağlayan bir şato… Çek Cumhuriyeti’nin kalelerini gezip, 14-15. yüzyıllarda yaşam nasıldı gözlerinizde canlandırmaya çalışarak hayal gücünüzü fazla yorduğunuza inanıyorsanız, o zaman işi uzmanına bırakın. Kost Kalesi’nin yöneticileri, 600 yıl öncesinin Kost Kalesine bir yolculuk yapmanızı sağlayarak kostümlerle olsun, dekorasyonla olsun yemek , gelenekler ve dansıyla olsun 14-15 yüzyılı ayağınıza getiriyor.

 

Ayrıca kalenin bahçesinde yer alan iki gölde sandalda kürek çekip rahatlama şansınız da var.

 

Haa bu arada ‚kale neden trapezoid şeklinde?‘ diye sorarsanız ilginç bir cevabı var. Cephanenin patlaması ihtimalinde kurşunların düz duvardan sekmemesi için böyle bir yapıya yönelinmiş…

 

Frydstejn Kalesi

frydstejn-min

Bir kalenin en önemli amaçlarından biri olan çevreyi bir kartal gibi görebilme amacından yola çıkarak, bölgenin en yüksek kayasına oturtulmuş olan bu kale bu sebeple belki de Çek Cumhuriyetinin en hayret uyandıran kalelerinden birisi. Üstelik hale gizemini koruyan sırlarla gizli… Örneğin bugün bile hala kalenin esas giriş kapısının yeri bilinmemekte… Kalenin içinde kayanın içine oyulmuş odalar ise en az kulenin kendisi kadar ilginç…

 

 

NASIL GİDİLİR:

ÇEK HAVAYOLLARI:  

 

Çek Cumhuriyeti’ne gitmenin en iyi yolu Çek Havayolları ile uçmak.

 

Uçakları, yer ve uçak ekibinin yardımseverliği ve servisin kalitesi ile en favori tercihlerimden bir tanesi…

 

Tel:230 38 52

Comments are closed.