ANANDA2

Dünyanın En Güzel 5 Oteli

Tatil sadece deniz, güneş, ya da görülecek yerlerden ibaret değildir.

Zamanla, Çeşme’de kaldığım lüks otelin hemen yanındaki yoldan geçen mobilet sesleri, Marakesh’teki otelimin yatağından çıkan böcek, Port Sudan’da kaldığımız otelin musluğundan gelen çamur rengindeki kokan su ve Peru’da kaldığımız 5 yıldızlı otelin, dışarıda ki hava 40 dereceyken klimasının olmayışı gibi saç ağırtan tecrübelerin ardından,  tatilin diğer yarısının iyi bir otel olduğunu kavramak zor olmadı.

Tatilinizde kimi zaman odanızdan bile çıkmanızı istemeyeceğiniz kadar güzel ve rahat oteller mevcut. Üstelik illede çok pahalı olmaları gerekmiyor…

Bugüne kadar yurtdışına seyahat etmek isteyen arkadaşlarımın hepsinin sorusu ilk “nereye gidelim?” olduysa, ikincisi de her zaman “nerede kalalım?” dı.

İşte tecrübelerime dayanarak verebileceğim cevaplar…

Amanpuri – Tayland

Turkuvaz denizi, palmiye ağaçları ve beyaz kum üzerinde yer alan bir cennet Amanpuri. ‘The Beach’ filmi çekilirken Leonardo Di Caprio’nun kaldığı otel olarak da bilinen Amanpuri, tam anlamıyla bir balayı oteli. Ayrı ayrı süper lüks bungalovlardan oluşan otelin huzurlu sahilinde vakit geçirmek ise ayrı bir keyif. Özel Tayland sanatının örnekleri ile dekore edilmiş 115 metre karelik odaların dış kısmında kendisine ait bir manzaralı yemek yeme bölgesi yer alıyor. Geceleri ise kumların üzerine kurulan özel masalar ve denizin içine yerleştirilen meşalelerle masalsı bir tad yakalayan restoran, gün batımını eşsiz kılıyor.

Chateau Mcely – Prag

Bir şato eviniz olabilir mi? Eğer kalmaya karar verdiğiniz otel Chateau Mcely ise tabii ki olabilir. 17. yüzyılda bir şatoda yaşamanın romantik keyfine varmak için Prag’dan sadece 1 saat uzaklıkta yer alan, farklı cins kuşların huzurlu seslerini duyabileceğiniz ve yeşilin birbirinden değişik tonlarını yakalayabileceğiniz St George ormanının içindeki bu şato, geçmişin tadı ile modern yaşamın konforunu aynı bünyede mükemmel bir uyumla barındırmayı başarıyor.

Geniş odaların dekorasyonu, 17. yüzyılın gelenekleri ve yaşam şekilleri araştırılarak oluşturulmuş. Şato’nun ziyaretçileri arasında en favori aktivite ise, odalardan görünen muhteşem orman manzarasında yapılan uzun bir yürüyüş, bölgeye has ve sağlığa iyi geldiği ıspat edilmiş olan çamur banyosu, her ne kadar karşı olsam da av ve at arabaları ile yapılan olan romantik bir gezinti

Ananda Resort Himalayas – Hindistan

Himalayalardaki bir otelden ne beklersiniz? Elbette içinde bir DJ olduğu ve parti ortamının yakalandığı kulübün olduğu bir otel değil. Hindistan, hatta söz konusu olan Himalayalar ise o zaman cevap hazır: Huzur, yenilenme, sağlık, aydınlanma, ruhani arınma.. Tüm bunları Ananda Resort Himalayas da bulabilmek mümkün.

Süper lüks bir otelden beklenebilecek her türlü konfora sahip otelde benim en hoşuma giden taraf detaylara verilen önem oldu, Her yerde su dolu dekoratif kaplara yerleştirilmiş çiçek yaprakları ve içinde yüzen yanan mumlar yer alıyor. Etrafa yayılan çiçek kokusu ise cabası…

Vücudunuzu rahatlatmak için 79 adetlik bir menüden seçebileceğiniz farklı uygulamar ile adeta bir rekora imza atan otel, yoga, masaj, detox uygulamaları, sağlıklı yemek gibi tümüyle insan bedeni sağlığına yönelik programlar yer alıyor. ‘Ben ömrümün sonuna kadar burada yaşamak istiyorum’ dedirten dekorasyonu ve Himalayaların büyülü manzarası ile Ananda Resort hayatınızı yeniden gözden geçirtip değiştirmesini sağlatacak derecede olağanüstü bir yer.

Burj El Arab – Dubai

5 yıldızlı bir otelden ne bekleyebileceğinizi aşağı yukarı bilebilirseniz. Peki ya 7 yıldızlı bir otelden? 7 yıldızlı bir otel artık beklentileri değil hayalleri karşılar.

Yelken Otel olarak anılan Burj El Arab tam 1 milyar dolara inşa edilmiş ve 500 milyon dolar iç dekor için harcanmış. Anlatılanlara göre otel 50 yıl full olsa bile maliyetini karşılamıyor.

Odaların 2000$ ile 35,000$ arasında değiştiği otel yarım boy som altından yapılmış. Balo salonunun yapımında kullanılan altın miktarının bir basketbol sahasını dolduracak kadar olduğu söyleniyor. Odalarda kullanılan çaydanlık, tabaklar ve hatta kapı kolları bile altından. Otel transferlerinin Rolls Royce arabalarla yapıldığı Burj El Arab’da otel odaları çok büyük yapıldığı için kapı uzaktan kumandası bile konulmuş.

En meşhur spesiyalite ise altın tozu dökümlü mantar çorbası.

Kral ve Kraliçeler nasıl yaşıyordu merak ediyorsanız adres belli: Burj El Arab.

The Marmara Manhattan – New York

Ne yalan söyleyeyim New York’taki arkadaşlarım telefon edip de “nerede kalıyorsun?” diye sorduklarında “The Marmara Manhattan” diyebilmek, bende Türkiye Avrupa Futbol Şampiyonasında şampiyon olduğundaki yaşadıklarımla benzer hisler yaşattı. Bir Türk otel zincirinin yurt dışına açılıyor olması, üstelik bunu en iddialı bir şekilde, masraftan hiç kaçınmadan ve Frank Sinatra’nın şarkısında da söylediği gibi ‘Dünya’nın tepesi’ sayılan New York’ta başarması insana gurur veriyor.

New York’ta otel öncelikle lokasyon demek. New York’u ziyaret eden birinin en çok görmek isteyebileceği Metropolitan Müzesi ya da Central Park’a olan yakınlığı bile The Marmara’nın ne kadar merkesi ve önemli bir alanda yer aldığını belirtmek için yeterli. Kartpostallardaki New York’un aynısı bir manzaraya sahip olması ise cabası… Ancak The Marmara Manhattan’ın benim için en önemli özelliği, seyahatlerde evin havasını ve tadını özleyen benim gibiler için sağladığı ev konforu. Lüks mobilyalar, ve içinde yer alan, mutfak bu ortamı sağlayan özelliklerden sadece bir tanesi. Zaten The Marmara Manhattan’ın sloganı da bu konudaki iddiasını kanıtlıyor. “Evden uzaktaki eviniz”

Comments are closed.