8-min

Srinagar

SU İNSANLARININ ŞEHRİ

Şrinagar her zaman “gidilecek yerler” listemdeki, alt alta sıralanmış şehirlerin isimleri arasında endişeli bekleyişini sürdürmekteydi. Haftalar, aylar hatta yıllar geçtikçe listedeki şehirlerin isimlerinin üzerleri kırmızı kalemle çiziliyor ve bu orada yaşananların anı koleksiyonuma eklendiği, bir belgeselle ekranlarda buluştuğu, ya da bir yazıda sonsuzlaştığı anlamına geliyordu. Yıllar geçtikçe, Şrinagar üvey bir evlat gibi listede yalnızlaşıyor, arkadaşları okula yazıldığı için eskisi gibi sokağa çıkıp oynayacak hiç kimseyi bulamayan, neşesiz üzgün süzgün çocukları andırıyordu.

(Fotoğraflar: Bahar Birinci)

 

 

Bunca senedir Şrinagar’a ayak basmayışımın nedenini Google’da bulabilmek mümkün aslında. Bu sekiz harfli, aşk şarkısını andıran melodik sözcüğü arama motorunda girdiğiniz vakit, karşınıza savaş, bomba, intihar eylemleri, öldürülen turistler geliyordu.

 

Artık Turistlere Açık

18-min

Gerçekten şaşırmıştım. Hindistan gibi her şeyin bir nedeni olduğu ve kadere olan inancın üst düzeyde yer aldığı bir ülkede bunu bir işaret olarak algılamıştım. Şrinagar beni ayağına çağırıyordu.

 

“Fakat orası Turistlere yasak bölge değil miydi?”

 

“Şrinagar’ın durumu dönem dönem değişiyor. Şu zamanlarda gitmenizde bir sakınca yok. Bunu bir turizm acentesi olarak rahatça söyleyebilirim.”

 

Şrinagar havaalanında kendi kendime koyduğum ‘sorunlu bölge’ testini uygulamaya koymaya, yani havaalanı güvenliğine dikkat kesilmeye karar veriyorum.

 

X ışınından geçmesi için siyah banda koyduğum bavulumun perdelerle örtülmüş kutudan çıkışını beklerken, bu beklemenin tahminimden daha uzun süreceğini önümde duran yolcudan anlamıştım. Metal detektöründen geçmekte olan bu yaşlı adam ‘bip’ leyince cebindeki her şeyi masanın üstüne bırakması, kemerini ve ayakkabılarının yanı sıra ceketini çıkarması istendi. Ancak adam biplemeye devam etti. Bunun üzerine yaklaşık 10 dakika sürecek şekilde vücudunun her yeri dokunularak araştırıldı. Yanında taşıdığı walkmen’in pilleri çıkarıldı, onlara el konuldu. Uzun uzun sorular soruldu. Sonra sıra bana geldi. Cebimdeki numuneler, detaylı bir şekilde incelendi. İçindeki ruja daha önce buna benzer bir şey görülmemiş gibi antül acayip bakılarak uzun uzun incelendikten sonra kapağı açıldı, içine bakıldı. Sonra elime verildi ve “Open” denildi. “Open?” diye sordum ben de; “E işte zaten açtınız” gibilerinden. Görevli sinirlendi ve bu kez biraz daha yüksek sesle yine ‘OPEN’ dedi. Bende ruju çevirdim ve Clinique Pink Chocolate Long Lasting ‘ın 16 numaralı rengi, yavaş yavaş kafasını tüpün içinden çıkararak havaalanına bir göz attı. Güvenlik görevlisinin hala bana dik dik bakmaya devam ettiğini fark edince, “Herhalde yeterli olmadı” diye düşünerek gayri ihtiyari ruju dudağıma götürerek sürdüm. Güvenlik görevlisinin yüzündeki afallamış ifadeyi görünce, benden beklenenin bu olmadığını, aleti çevirmiş olmanın yetmiş olacağını o zaman anladım. Her ne kadar gülümsediysem de, adamın yüzündeki “salak mı bu kadın?!!” ifadesini bir türlü silemedim. Bu hareket üzerine bomba yapacak zekâm olmadığına kanaat getiren güvenlik görevlisi geçmeme izin verdi. Ancak esas şoku bavulumu almaya gittiğimde fark ettim. Bir başka güvenlik görevlisi elinde bıçakla bavulumu kesmeye hazırlanıyordu.

 

Sabır Sabır Ya Sabır

14-min

Kırmızıya bulanmış dudaklarımla bağırmışım, hatırlamıyorum.

 

‘Duruuuuuunn!!!!!… Niye kesiyorsunuz bavulumu?”

 

“E kilitliydi, açamadık.”

 

“Tabii ki kilitli olacak…”

 

“E o zaman keseriz.”

 

“Ama güvenlik kontrolünden geçiyordum.”

 

“Ama geç kaldınız…” (Sanki geç kalmak benim isteğimmiş gibi…)

 

“Sizinkiler beni uzun uzun tuttu. Ne yapabilirim ki?”

 

“Bavulunuzu kilitlemeyin o zaman… Çantanızı sahipsiz zannettik.”

 

“Grrrrr”

Su'da Yaşam

21lll-min

27 Ekim’de Hindistan birlikleri şehre kadar ulaştı ve ardından iki ülke arasında oluşturulan kontrol hattı, Kaşmir’i Pakistan ve Hindistan olmak üzere ikiye böldü. Bu tarihten sonra savaşlar başladı. İslamabad yönetimi, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan Kaşmir’in Pakistan’a katılmasını isterken, Delhi yönetimi Mihrace’nin imzaladığı katılım anlaşmasını göstererek buna karşı çıktı.

Hindistan Kaşmiri, 1989’dan bu yana Müslüman direnişine sahne oluyor. Çoğu köktendinci onlarca grup bağımsızlık mücadelesi veriyor… Şrinagar’ın sorunlu bir bölge olarak yer alması işte bu yüzden…

 

Şrinagar’daki Dal gölü Şrinagar’da güvenlik adına yapılan tüm tatsız uygulamaları bir anda siliveriyor. Bugüne kadar gördüğüm tüm göller arasında ‘huzur’ ile bu kadar özdeşleşen başka bir göl yoktur herhalde… Ve Hindistan’da yer alan her doğal güzellik gibi bu gölün de mitolojik bir hikâyesi var; Uzun yıllar önce bu gölde bir canavar yaşarmış. Bilge Kaşyap üstün güçlerini kullanarak gölün sularını kurutmuş. Böylece Tanrıça Parvati oranın en büyük dağını canavarın üstüne atınca, canavar ölmüş. Hikâyeye konu olan bu dağ ise hala dimdik ayakta duruyor ve onu Shrinagar’ın her yerinden görebilmek mümkün.

 

Otel diye kalacağımız yer bir Tekne-ev. Yani gölün üstünde olacağız.

 

Hintliler bu bölgede İngilizlere toprak vermeyince İngilizler de tahtadan tekne yapıp gölde yaşamışlar bu durum sonradan öyle tutmuş ki Dal gölü 200 tane houseboat-tekne ev dolu. Ve bugünlerde bu tekne evlerin büyük çoğunluğu otel olarak işletiliyor ve turistlere kiralanıyor…

 

Tekne evler suya dayanıklı, suda kolay kolay çürümeyen bir ağaç kullanılarak yapılıyorlar. Dışarıdan görünüşleri o kadar büyülü ki… Kullanılan tahtalar el emeği ile yapılmış oylamalarla dolu ve zarafetleri ile adeta birer masal evi gibiler… Üç oda salon ve iki banyo olarak inşa edilmişler ancak Sarı sayfalarda her gün rastlayabileceğiniz bu ibare sizde konfor beklentisi yaratmasın. Arkadaşım Naz tuvaleti kullanmak üzere banyoya gittiğinde, yaşadığımız sarsıntı ve gürültünün tesiriyle deprem oluyor zannedip “acaba cenin pozisyonu mu alsak” dediğimiz sırada, aslında deprem yaşanmadığını, Naz’ın sadece sifonu çekmiş bulunduğunu anladık. Naz’ın üzerini sırılsıklam, yüzünü ise iğrenmiş gibi buruş buruş gördüğümüzde ise sifonun olması gereken şekilde çalışmadığını öğrenmiş olduk. Elektrik karadan tekneye bağlanmıştı. Her yer birbirinden güzel halılarla döşenmişti. Üst üste katlanarak her odada bulunan battaniyeler ise yanmakta olan sobaların yeterli olmadığını gösteriyordu. Bunu gösteren bir şey daha vardı: titreyen dizlerim ve birbirine vuran dişlerim. Kısacası DONUYORDUK!!!

 

Shrinagar bölgesindeki erkeklerin hepsi uzun yünden yapılmış entariler giyiyorlar. Bu onların geleneksel giysileri.. Ancak yine de üstlerine giymiş oldukları bu entarinin onları soğuğa karşı koruyamayacağı konusunda o kadar eminim ki… Buna rağmen ayazı hiç hissetmiyor oluşlarına şaşıp kalıyorum. Üstelik hepsinin yüzünde keyifli bir gülümseme var…

 

Fatih; “E bu bölgede yaşaya yaşaya alışmışlardır. Sen şu kemiklerin görünen cıntırık halinle tabii ki üşürsün” dese de, bir kutup ayısının bile buradaki soğuk havaya dayanabileceği konusunda şüpheliyim. Sonradan takke düşüyor ve kel görünüyor. Bizim tekne evin sahibi, eve girdiğinde eteğini hafifçe kaldırıyor ve bacaklarının arasından kor kömür parçaları koyduğu ufak bakır kâseyi çıkarıyor. Meğer bölgedeki herkes yürüyen sobaları inşa etmiş!

 

Bölgede yaşayan herkes gibi ev sahibimizin bizimle en çok konuşmak istedi Kaşmir sorunu ve yaşananlar. Saatler boyunca anlatıyor, bugüne kadar neler yaşandığını, sorunun ona göre nasıl çözülmesi gerektiğini, bu güne kadar kaç kişiyi şehit verdiklerini, bu durumun bölgenin ekonomisini nasıl etkilediğini… Herkes sorunun bir an evvel bitmesini istiyor.

 

Tekne evler gün boyu ziyaretçisiz kalmıyor. Her an “tık tık tık” diye bir ses duyabilirsiniz. Burada yüzer ticaret alışıldık bir manzara. Çevre halkı ister gümüş takılar olsun, ister meyve sebze olsun ister çiçek olsun, ufak teknelerine mallarını yüklüyor ve tekne evleri teker teker gezerek ellerindeki malları satmaya çalışıyorlar.

 

Benim en çok ilgimi çeken kaşmir yününden veya ipek karıştırılarak yapılan paşmina şallar. Hepsi sahici… Çiçeklisi, desenlisi, tek renklisi kısacası her türü var ve üstelik gerçek olanlarının yurt dışındaki fiyatlarıyla karşılaştırıldığında oldukça da ucuz…

 

Gece olduğunda ise ziyaretçiler evlerine çekiliyor, hava daha da soğuyor ve herkes birer birer odalarına çekiliyor.

 

Odamın penceresi yok ama balkon gibi iki yana doğru çekilen iki kapısı var.

 

“Dışarısı ile içerisinin havası nasıl olsa birdir” diye düşünüyorum ve açıyorum kapıları sonuna kadar. Sırtıma ise battaniyeleri alıyorum.

 

Dışarıda dolunay var ve ışığı göle vurmuş. Tek tük kuşların ötüşleri duyuluyor. Göl kıpırdamıyor. Suyun üzerine dallarını sarkıtan ve karanlık gölgeler oluşturan ağaçlar, saçlarını bir o tarafa bir bu tarafa zarifçe savuran genç kadınları andırıyor. Yavaş yavaş çökmeye başlamış olan sis, göle büyülü bir hava vermiş. Her seyahatin, hayatımın sonuna kadar hiç unutmadığım bir tepe noktası vardır. En çok haz aldığım, daha önce hissetmediğim duyguları hissettiğim, sözcüklerle anlatamadığım, yalnızca yaşayabildiğim ve yaşayabildiğim için de şükrettiğim nadir anlar. Bu onlardan biriydi…

 

***

Ertesi sabah gölden inip, karaya ayak basmaya karar veriyoruz. İlk durağımız her gün kurulan pazar. İnsanlar, yıllardır patlayan bombalar, çatışmalar arasında sıkışmış kalsa da gülümsemesini sizden asla esirgemiyor. Bir şeyler satmaya çalışırken bir yandan da ‘ikram’ en çok kullandıkları sözcük. Meyveler, sebzeler hep taptaze ve lezzetli, baharatların baş çıkartıcı kokusu ise size pazardaki gezintiniz boyunca hep eşlik ediyor.  Çocuğu, yaşlısı, kadını erkeği objektiflerimizi görünce hep gülümsüyor.

 

Yürüyüşümüz büyülü bir bahçede son buluyor. Burası Moğol Bahçeleri… Zamanında 777 adet olan bu bahçelerden geriye sadece 3-4 tanesi kalmış. Bunlardan Şalimar ve Neşet Bağ’ını gördüğünüzde, Moğol Hükümdarı Cihangir’in neden Shrinagar’a hayran kalarak burayı yazlık merkezi yaptığını çok net anlıyorsunuz. Dağlar ve göl arasında sıkışmış kalmış bir tarih bahçesi…

 

Aklıma tekrar Şrinagar hakkındaki mitolojik hikâye geliyor. Uzun yıllar önce bu gölde yaşadığına inanılan canavarı, bölgede hükmeden savaşa ve her gün yaşanan çatışmalara benzetiyorum. Bir zamanların Kralların ve Hükümdarların huzuru ve mutluluğu buldukları yer olarak tarih boyunca anılan bu coğrafyanın eski barış dolu refah günlerine kavuşmasını diliyorum. Ne Dünyanın ne de orada yaşayanların bu güzellikten mahrum kalmamasını…

 

NASIL GİDİLİR: Hindistan’a gitmenin en iyi yollarından biri Emirates Havayolları uçmak. Üstelik Dubai aktarmalı gittiği için, havalimanında elektronik alışverişini diğer havalimanlarına oranla daha ucuza yapabilmeniz mümkün. Hindistan’ın başkenti Delhi’ye uçtuktan sonra Air İndia ile Jammu havalimanına uçabilir, oradan kiraladığınız bir araba ile Şrinagar’a gidebilirsiniz.

 

NEREDE KALINIR:  İlle de House Boat! Yani yüzer evler. Rezervasyonları  turizm acentelerinden yaptırmanız mümkündür.

 

Royal Tours and Travels: Shrinagar Tel : +(91)-(194)-2480266 / 2454947

Delhi Tel: +(91)-(11)-51727570

 

http://www.adventuretraveltime.com

Comments are closed.